Odanın duvarını kaplayan kitaplığımın önünde duruyorum. Çocukluk yıllarımdan itibaren evimde bir kütüphanem olması için çabaladım. Bilhassa şiir kitaplarının raflarımı doldurmasını istedim. İlk kez bir kırtasiyeye girip şiir kitabı almak istediğimde ilkokuldaydım. Elinde olan tek şiir kitabını almıştım: Erzurumlu Emrah’ın şiirleri. Şiir kitaplarını asırlarına, daha yakın zaman şairlerini ise yıllarına, dönemlerine ve anıldıkları akımlara göre ayırıp...
Yazma, günlük tutma, anıları kaleme alma bahsini önemsiyorum. Eli kalem tutan herkes kendi gözünden yaşamını, yaşadığı sokağı, mahalleyi, şehri, bir arada olduğu insanları edebî değeri olsun yahut olmasın, muhakkak yazmalı. Düşünün ki bir sokak başında dükkanı olan bakkal esnafı yazmaya başlasa olanı biteni, bir sokağın hafızası olur kaleme aldıkları. Bizde anı yazma işleri genellikle “devletlülere”...
Eskiler hep anlatmışlar askere gittiklerinde yıllarca dönemediklerini. Doğrudan dinleme imkanım olmadı ama dilden dile aktarılan hikayeler çokça kulağıma çalındı. Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlanıp devlet kurulunca, ikinci dünya savaşına da girmeyince yıllarca dönülenemeyen, çoğu zaman gidenin gelmediği askerlikler de yavaş yavaş belli bir düzene oturtulmuş. Gidenin gelmediği askerlik anlatımlarından beni Ersizlerderelilerinki etkiler en çok. Düşünün ki...
Dolma kalemler ve yazı araçlarıyla alakalı röportajları, denemeleri, anıları okurken illâ değinilen bir başlık vardır: Dolma kalem yahut kırtasiye merakı nerede başladı? Bu soruyu ben de kendime sordum. Kırtasiye merakım nerede, nasıl başladı ve nasıl dolma kaleme yöneldi? Olabildiğince geçmişe gidip en eski anıyı çekip çıkarmak istiyorum ama zorlanıyorum. Oldum olası kırtasiye merakım olmuştur ama...
Sabah apar topar başlayan gün ancak uyku vaktinde sonlanıyor. Günün işleri, dünün eksikleri, yarının hazırlıkları derken nasıl geçtiğini anlayamadan o günü uğurluyorum. İş yaşamı böyle geçiyor. Evin kapısından girdiğimde ise bambaşka bir dünya aralanıyor: “Selim’in dünyası!” Mehmet Selim koşa koşa gelip beni eve girmeden geri çeviriyor. Çantaları bırakıp biraz turluyoruz sitenin bahçesinde. Gün boyu Mehmet...
Yazma serüvenime dolma kalemler eşlik etmezden evvel düzensiz notlar tutardım. Hayatıma etki etmiş bazı önemli zamanlarda birkaç paragraf yazardım. O kadar. 2016’dan, yani öğretmen olarak Kastamonu’ya gittiğim yıldan itibaren günü gününe, bir iki satır da olsa yazmayı alışkanlık haline getirdim. Hayattan göçtükten sonra anıları basılacak kadar büyük bir hayat yaşamayacağız çoğumuz ancak çocuklarıma, torunlarıma göz...
Ne vakittir Kastamonu hakkında yazmadığımı farkettim. Halbuki meslek hayatımın ilk ve en güzel yıllarını Kastamonu, Küre’de yaşadım. Elbette insan kaynaklı sorunlar oldu. Fakat günün sonunda her iş yoluna koyuldu. Kırgınlıklar bir demli çayla tamir olundu. Bilindik ifade değil midir; barışmayı bilmeyen kavga etmesin! Küre, Kastamonu’dan İnebolu’ya giden yolun üzerinde, küçük esnafları, büyük Eti Bakır’ı ve...
Yıllar sonra ilk defa bu sene, hem de iki kez Kandıra’nın Cebeci sahiline yolum düştü. İlki eşim Merve ve bizim kerata Mehmet Selim ile gittiğimiz zamandı. Bir de dün, Kocaeli eTwinning temsilcileri olarak Cebeci Öğretmenevi’nde Kandıra İlçe Milli Eğitim Müdürü İhsan Özkan müdürümün misafiri olduk. Denizi, uzunca sahili ve sahil boyunca uzayan yürüyüş yolu ile...
Masa başına oturmanın bir vakti ve bazı kuralları var. Vakit geceye yakın yahut ertesi günün ilk saatleri olmalı. Halledilmesi gereken ne iş varsa yarım kalmalı. Bir tek işi geçemiyorum, çocuk sallamak. Bu konuda ahkam kesemem. Alıştı kerata, elde sallanmadan uyumuyor. Bize eziyet değil, bilakis, günün son büyük eğlencesi. Mehmet Selim zaman zaman en yeni becerilerini...
Doğan Cüceloğlu, 2000’li yılların ortalarında tanıdığım ve kitaplarına sarıldığım; okumak kadar dinlemeyi de sevdiğim, yakın şehirlerde gerçekleştirdiği konferanslarını, TV programlarını, sosyal medya buluşmalarını kaçırmadığım bir yazar-dı. Vefatının üzerinden az zaman geçti. Bir aile büyüğümü kaybetmiş gibi oldum. O kadar sıcak, o kadar babacan… Kitaplığımda bütün kitapları var. Kimi imzalı, kimi imzasız. Kronik Yayınları’ndan çıkan VAR...