Bir dostum benimle her karşılaştığında sitem ederek: “İmza atmak için kalemini istemiştim de vermemiştin. Çok içerlemiştim,” der. Doğrudur. Kalemimi istediğinde bir saniye bile düşünmeden “veremem,” demiştim. Çok bozulmuştu. İmza atması için kalemimi versem, o kalabalık toplantıda dolma kalemim elden ele dolaşacak, benim de canım fazlasıyla sıkılacaktı!
Daha sonrasında arkadaşlarımı kırmamak, isteyenlere verebilmek adına yanımda tükenmez kalem taşımaya başladım. Yine de gönül koyan, ille dolma kalemle yazmak isteyenler oluyor. Biraz anlayış, saygı bekliyorum o arkadaşlardan da. Dolma kalem kişiye özel, değeri olan bir kalem. İnsan özen gösterdiği, temiz tuttuğu, kıymet verdiği bir eşyasının elden ele dolaşmasına razı olur mu? Hayır diyemediğimde ise içim giderek veriyorum kalemimi. Dolma kalem kullanma alışkanlığı olmayan biriyse hele, eyvah! Yandı gülüm keten helva… Kapağı kalemin arkasına sertçe takan mı dersin, kalemin ucunu bastırarak esnekliğini test eden mi…
Özel yaşama müdahalenin adı “sıcak kanlı milletiz,” olmuş da özel eşyaya da mı hürmet yok?
İstisnai Durumlar
Yukarıda belirttiğim titizliğimi sadece dolma kalem kullanıcısı arkadaşların yanında -gönül rahatlığıyla- bir kenara bırakabiliyorum. Hele ki internet üzerinde tanıştığım dolma kalem severlerin yanında. Kalemden anlayan bir arkadaşın eline kalemimin geçmesi, karşılıklı olarak kalemlerimizi kullanabilmemiz, kıymetli bir sohbete, iletişime kapı aralıyor.
Bayram tatili için maaile Samsun’a gideceğimiz netleşince sosyal medyadaki “Bana Sıkça Yaz” grubu üzerinden paylaştım bu seyahat planımı. Samsun’da yaşayan ne çok kalemsever varmış meğer! Aralarından sadece Güven’le ortak gün belirleyebildik ve buluştuk. Havadan sudan konuşurken kalemlerimiz çıktı masaya. Birbirimizde olmayan kalemleri deneme fırsatımız oldu.
Fakat ikimizin de denemediği bir kalem vardı: Pelikan M800! İkimiz de Pelikan’ın M400 dolma kalemine sahiptik ancak ikimizin de gözü M800’deydi. “Nerede buluruz?” sorusu bizi Sarı Kalem’e yönlendirdi. Meğer internet sitesine defaatle girip fiyat karşılaştırması yaptığım (ancak hiç üye olmadığım) Sarı Kalem, Samsun’da bir kırtasiye firmasıymış. Hemen kalkıp soluğu Sarı Kalem’de aldık.
Ellerinde kalan tek M800’ü masaya getirdi firma çalışanı. (Adını unuttuğum için özür diliyorum.) Yeşil şeritli, M uçlu bir M800. İlk izlenimim: En kısa zamanda bu kaleme sahip olmalıyım! Güven de aynı düşüncede. Bakalım önce kim edinecek Pelikan M800’ü!
M800 bahsini başka bir yazıda ele alacağım ama yeri gelmişken belirteyim. Her dolma kalem kullanıcısının özel bir markası muhakkak olurmuş. Hele eskiden bürokraside Pelikan’cılar ve Montblanc’ciler olarak iki grup varmış. Vazifeye başlayanın tarafını seçmesi mi bekleniyormuş acaba? Tam da bu mevzuya değinen “Kalemsiz Kalemiyye” yazısını alıntılamıştım. Ben Pelikan kalemlerden yana olurdum muhtemelen.
Pelikan M800’ün yanında Lamy 2000’in sınırlı sayıda ürettiği Braun modelini de inceledik. Bende siyah rengi olan kalemin kahve rengine, şu anki satış fiyatının beş katı ödeme yapmanın hiçbir mantığı yok kanaatimce! 5bin liraya M800’ü alır, bir de üstüne defter ve mürekkepler katarım. Ama 3300 adet üretilen Lamy 2000 braun da yakında tükenir. Vardır elbet o kadar seveni.
Saatler geçirdik kalem dışında bir mevzu açmadan. Gün nasıl geçti anlamadım. Bütün kalemler masadaydı.
Bir dahaki gelişimde daha kalabalık toplanabilmeyi ümit ederim. Ve mutlaka yeniden Sarı Kalem’e uğrayabilmeyi.
Son cümle olarak yazının başına döneyim ve imza için kalem isteyen arkadaşa o kalabalıkta yine istese yine dolma kalemimi vermeyeceğimi belirterek yazıyı neticelendireyim.