Öğretmen olarak üç yıl çalıştığım Kastamonu, Küre’den tayin olalı üç sene olmuş. Şu cümleyi kurmadan geçmeyeyim: Zaman su gibi akıp gidiyor. İnsan bazen bir şehri, mekânı geride bırakırken anılarıyla, duygularıyla orada kalmaya devam ediyor. Yıllar sonraki dönüşünde, yeniden karşılaşmasında fark ediyor insan bu aidiyeti. Yahut şöyle ifade edeyim… “Ben buradan tam olarak gidememişim” duygusunu.
Samsun’dan ardımızda sel bırakarak yola çıktığımızda Çatalzeytin, Abana, İnebolu sahil şeridinden de iyi haberler gelmiyordu. O yol üzerinden Küre’ye çıkacakken fikrimizi değiştirdik ve Taşköprü yolunu tercih ettik. Yeni hasat Taşköprü sarımsağını da yol kenarından almış olduk. Taşköprü sapağından Küre istikametine doğru yöneldiğimizde yolun ne kadar uzun olduğunu hatırladım. Her gün servisle gittiğim 60 kilometrelik yol gözümde büyüdü. Ama Küre özlemi ağır bastı.
Eski evin önünden geçerken “hey gidi günler…” dedim elbette.
Daday sapağı, Devrekani (Dörkeni) sapağı, Seydiler, Ağlı sapakları derken bir de baktım ki 3200 nüfusu yazılı tabela yol yapımı dolayısıyla kaldırılmış! Önünde fotoğraf çekilecektim halbuki. Girişi de kapatmışlar. Küre’nin İnebolu yolundaki diğer girişine yöneldik mecburen.
Karda, yağmurda, yaprakların altında ve üstünde; dört mevsiminde yürüdüğüm yollara bir dosta kavuşuyormuşcasına girdim.
Arabayı Küre Belediyesi’nin önüne park ettik. Küre belediye binası eskiden okulmuş. Bunu bir yazıma yapılan yorumdan öğrenmiştim. İki kişi yürüdüğümüz yollarda üç kişi olduk bu sefer. Mehmet Selim de eşlik etti kavuşmamıza. Öğrencilerimi gördüm, işe güce bulaşmışlar. Kimisi evlenmiş.
İlk durağımız Küre Bol Kepçe Lokantası…
Küre’de iki gün önemlidir. Biri pazartesi, diğeri cuma. Pazartesi günü hem pazar kurulur Küre’de hem de bol kepçe lokantasında döner çıkar. Hem de ne döner! Cuma ise yine döner günüdür ve dönerini yiyenler tarihi Akşemseddin Camii’nde cumada buluşurlar.
Küre’deyken yarım ekmek arasına tam döner koydururdum ama bu sefer tabakta istedim. İki porsiyon! Öyle bir döner ki ne kadar yeseniz de “daha olsa yerdim!” diyeceğiniz türden. Hemen ardından sütlaç aldım. İki gün evvel arayıp, aman sütlacımı hazırla abi, demiştim. Tadı, kıvamı tam yerindeydi.
Yıllar sonraki dönüşünde, yeniden karşılaşmasında açığa çıkabiliyor bu aidiyet duygusu. Yahut şöyle ifade edeyim… “Ben buradan tam olarak gidememişim” duygusu.
Oradan çıkışta Küre Çok Programlı Anadolu Lisesi’ne geçtik. İlk görev yerim, ilk gözağrıma. Salim ve Esat hocalarım idareci olmuşlar. Her öğretmen bir noktada idareciliğe bulaşıyor.
Müdürüm Semih Çelebi ile ve Küre’nin Milli Eğitim camiasındaki eli ayağı Uğur Ölmez hocamla oturduk. Küre ÇPAL’ye atanan öğretmenler ilçede ilk Uğur hocayı bulurlar. Sağ olsun her gelene yardımcı olur. Ev bakarken, taşınırken… Tabi Küre’de ev bulmak zor iş. Memurlar çoğunlukla Kastamonu merkezinden servisle geliyorlar ilçeye. TOKİ binaları da Küre’deki konut açığını kapatmaya yetmemiş.
Okulun hemen yanıbaşındaki sobalı caminin yanından çıkarak Akşemseddin Camii’ne, oradan da kaymakamlık binasına vardık. Küre Pidecisi yer değiştirmiş. Yeni yeri hemen kaymakamlığın önünde. Kuşbaşılı pideyi yemediğimiz hafta olmadı. Yemeden dönmek de olmazdı.
Küre’de şöyle bir cevelan ettik. Sokak sokak anılarımızın izini takip ederek adımladık. Pazarın hemen üstündeki bankta birkaç saat oturup dün gibi hatırlamak isterdim geçmiş zamanı lâkin yolumuz uzun, vaktimiz dardı. Yola koyulduk. Gitmeden son bir durağa uğrayalım ve Ersizlerdere’de bir ecevit çorbası içelim istedik. (Ecevit mi çorbadan, çorba mı Ecevit’den almış ismini, yazmıştım şu yazımda.) Kapalıydı çorbacı. Ersizlerdere kanyonunu seyrettik biraz. Akabinde yola çıktık.
Şerife Bacı Kültür Köyü Öğretmenevi’ne kadar uzunca bir yolumuz vardı.
Bu yaz’ın en güzel günü Küre’de geçirdiğim gün oldu.
Küre’ye veda ederken kendi kendime mırıldandım: yine görüşeceğiz…
[…] Kapatırken: Küre ziyaretimiz ve oradaki yerler hakkındaki yazı için tıklayınız. […]
Merkezden epeyce uzak bir ilçe Küre. Kısa süre çalışmış olsam da halen hatırladığım güzellikleri var. Uzak köylerine de gittim. Küre insanı misafirperverdi. Sert mizaçlı ama iyi insanlardı.