Zaman zaman düşünürüm; yıllardır isimleri, barındıkları yerler değişse bile yazmaktan bıkmadığım blog sayfam nereye evrilecek, blogların geleceği ne olacak, diye. İlk blog sayfamı açtığım sitemynet, sonrasında FrontPage ile tasarladığım sayfalardan oluşan site, popüler olan forum uygulamalarıyla açtıklarım, blogspot zamanları derken nihayetinde wordpress altyapısında karar kıldım.
Bir hobi blogu olarak açtığım hasantandogan.com’da dolmakalemlerden, kamp maceralarıma, ekipmanlarıma, oradan gezip, gördüklerime, haftalık köşelerimden ders notlarıma kadar epeyce kategori altında yazılar paylaşmaya devam ediyorum. Bir yerde ipin ucu kaçtı. Her şeyden biraz olsun derken, odağını kaybetti blog.
Eskisi kadar seyahat edemiyorum. Kamplar içinse havaların ısınmasını bekliyorum. Bu yaz artık çocuklu kamp yazıları gelir. Kalem bahsine gelince… Yine kalemler, mürekkepler alıyorum, kalem sohbetlerinde bulunuyorum. Meselâ yakın zamanda Visconti Homo Sapiens Crystal Dream aldım. Heybetli bir kalem. Bunların haricinde öğretmenliğim var. Ders notlarım, ders kitapları paylaşımlarım inanılmaz rağbet görüyor. Siteyi sırtlanıyorlar, desem, yeridir. Hele program sunucu metinleri… Okul ve ilçe program tarihleri yaklaştığında günde on binlerce “tık alıyor” o sayfalar.
Bir de Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde katıldığım faaliyetler var ki bunun en değerlisi MEB AKUB. Olası bir deprem felaketine yahut başka bir afete karşı AFAD ile organize bir oluşum. Yerel sorunlarda da çok işlevsel. Geçtiğimiz günlerde ormanda kaybolan bir gencin aranmasında görev aldık örneğin. Anlamlı bir girişim. Hadi, dendiğinde, sırt çantasını yüklenip olay yerine intikal edebilecek hazırlıkta bir ekibin içerisinde yer almak ve bu deneyimleri okullarda verdiğimiz seminerlerde öğrencilere aktarabilmek değerli bir iş! MEB AKUB KOCAELİ çalışmalarına da yer vermek istiyorum blogda.
Böyle böyle konular, başlıklar dallanıp budaklanıyor. Yol haritası çizebileceğime ve yol alabileceğime inanıyorum. Blogların geleceği hakkında düşünürken mikro-bloglara ve video-bloglara karşı biraz güç yitirdiklerini kabul edecek gibi olsam da hatırımda şu cümle canlanıyor: En nihayetinde “yazı kalır.”
Bâki mahabbet…