Mührün tarihi ile alakalı araştırmaları okuyorum bir süredir. Genel kanaat, mührün mülk edinmeyle, sahiplenmeyle hayatımıza giren bir araç olduğu yönünde. Farklı farklı nesnelerden üretilen mühürler, “bu benimdir, ilişmeyin!” denilerek basılmışlar. İlk zamanlar ateşte sertleştirilen kilden üretilen mühürlerde yazıdan evvel desen, yazıyla birlikte de harfler kullanılmış. Bir ürünü, malı damgalamak sahiplik belirtmek için yeterliymiş. Mektupların, özel...
Haluk Dursun Hoca’nın vefatının ardından Yeditepe Yayınevi tarafından basılan, defalarca okuduğum, her öğüdünü kulağıma küpe yaptığım “Gençlerle Hayat Bilgisi” kitabını öğrencilerime, genç arkadaşlarıma armağan etmek için yeniden aldım. Haluk Dursun Hoca ile yüz yüze hiç karşılaşmadık. Okuduğum, izlediğim kadarıyla tanıyorum. Öğrencisi olmayı yahut kendisiyle çalışabilmeyi çok isterdim. Rahmet olsun… Gençlerle Hayat Bilgisi, ince ince işlenmiş...
Okul ziyaretleri dolayısıyla Kartepe ilçesinde adım atmadık mahalle, köy bırakmamaya gayret ediyoruz. Hem okullarımızda hem de okullarımızın bulunduğu mahallelerimizde, köylerimizde vakit geçiriyor, bu vesileyle de zaman içerisindeki değişimlerini gözlemlemiş oluyoruz. Bazen üzülüyor, bazen seviniyoruz. Mahalle kültürünün yaşatıldığı, yapıların çirkinleşmediği köyler, mahalleler bizi mutlu ediyor. Aksi durumda ise yol boyunca tarifsiz bir hüzün kaplıyor her birimizi....
Walter Isaacson’un kaleme aldığı ve Domingo’dan çıkan, Steve Jobs’un hayatını anlatan kitapta Jobs’un babasına dair anlattığı bir anıda babasının marangozluk işlerini yaparken çitlerin yahut dolapların görünmeyen kısımlarında dahi özenli bir işçilik gerçekleştirdiğinden bahsediyordu. Steve Jobs da babasının bu davranışını kendisine öğüt olarak almış ve ürünlerinin görünmeyen, kasa içinde kalan kısımlarında dahi tasarıma, parça dizilimlerine ve...
Masamın üzerinde 36’lık bir film duruyor. Bu akşam elime geçti. Annem saklamış. Saklamış demeyeyim de bastırmayı unutmuş. 2004 senesinde ilk dijital fotoğraf makinemi aldım. Kodak’ın 3.1 megapixel fotoğraf çeken bir ürünü. Bu 36’lık negatif film o tarihten öncesine ait. Annemin demesine göre 20 yılı geçmiş. Pazartesi ilk iş fotoğrafçıya gidip teslim edeceğim. Bakalım içinden sağ...
Kastamonu’nun yükseklerdeki ilçesi Küre’ye öyle her gün gidilmez. İşi olan gitsin ama gezmek, görmek için gidecek arkadaşlar ilçede neyin, hangi gün olduğuna illâ ki baksınlar. Küre, her şeyin bazı günlerde olduğu, yaşandığı bir ilçe. Kargo paketleri belli günlerde teslim edilir, ilçenin pazarı sadece pazartesileri kurulur, köfteci cuma günleri açmaz, döner ise pazartesi ve cuma asılır....
Her sene muhakkak o yıla ait ajandamı ve masa takvimimi alırım. Bu ikisinin yanında bir de not defteri alırım. Adına ister günlük deyin isterseniz de düzenli notlar… Ajandam ECE, defterim ise Leuchtturm1917 olur. Takvimde ise çok seçici değilim. Hatta bazı zamanlar kendi takvimimi tasarlayıp kullanırım. Takvim yapraklarının bir bir eksildiğini görürüm. Düşen yapraklar kadar hüzün...
“Uyandım kar aydınlığındaO küçük kasaba uykuda” Böyle başlıyor Necati Cumalı’nın şiiri. Bir fotoğrafın ve yukarıdaki şiirin bana anımsattığı yere/duygulara yol alalım. … Kar, Küre’nin doğal örtüsüydü. Yağacağı zamanı biz bilirdik de yağınca kalkacağı zamanı paşa gönlü bilirdi. Bütün hazırlıklarımız kar’a göre olurdu. Hatta ayakkabı altına takılan çivili aparatlarımız bile vardı. Küre’de ya bayırdan inerdiniz yahut...
İnsanın kalibresi birlikte iş yapmadan anlaşılamıyor. Yolculuk yapmak falan, geçiniz. Başta kendi koyduğu fiyata işin sonunda rıza göstermeyen, sanki baştaki fiyatı kendisi belirlememiş gibi işin sonunda söz ahlakını çiğneyerek daha fazlasını isteyen insanı ancak iş yapınca tanıyabilir insan. Bunu bir yere bağlamayacağım. Böylece kalsın. … Ortalamanın biraz üzerindeki hizmete şükredecek kadar beklentimiz düşükken, bunu bile...
Öğrencilerimle depolama ürünlerinin tarihçesi hakkında konuşuyoruz. Eski ürünleri gördüklerinde epeyce şaşırıyorlar. On beş yaşında gençler. Ellerine hiç disket almamışlar meselâ. Terabaytlar dünyasına gözlerini açmışlar. Bizden eskileri bırakın, bizim yaş grubumuzun kullandıkları bile onların gözünde müzelik şeyler. İlk kez bilgisayar başına geçtiğimde siyah bir ekranın karşısında oturmuştum. Ms-Dos. Kullanmam gereken komutları yazdığım kağıtla disketleri aynı kutuda...