Küre’ye Döner Gününde Gidilir

Kastamonu’nun yükseklerdeki ilçesi Küre’ye öyle her gün gidilmez. İşi olan gitsin ama gezmek, görmek için gidecek arkadaşlar ilçede neyin, hangi gün olduğuna illâ ki baksınlar.

Küre, her şeyin bazı günlerde olduğu, yaşandığı bir ilçe. Kargo paketleri belli günlerde teslim edilir, ilçenin pazarı sadece pazartesileri kurulur, köfteci cuma günleri açmaz, döner ise pazartesi ve cuma asılır. Pide her gün yenir.

Bu takvimi bilmeden Küre’ye giderseniz başka hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz lezzette dönerden, köfteden mahrum kalırsınız.

Küre’de döner pazartesi ve cuma günü takılır. (yahut asılır?)

İlçe merkezindeyseniz eğer Atatürk Caddesi’nden Küre Kaymakamlığına doğru ilerlerken İnönü Caddesine saptığınız anda sağ tarafınızda kalır Küre Lokantası. Sokağın adını bilmenize gerek yoktur esasında. Cadde boyunca ilerlerken dönerin kokusu sizi dükkana davet eder.

Biz okulumuzdan, Küre Çok Programlı Anadolu Lisesi’nden çıkıp yokuş yukarı yürüyerek varırdık lokantaya. O bayırı tırmanmanın ödülü olarak dönere çeyrek daha ilâve ettirirdik.

Okulun önünden, Büyük Bahçe Sokak’tan yukarı doğru tırmandığımız bayırı tarif etmem gerekirse İzmit’teki bir sokağın adını örnek verebilirim. İzmit’te “Deve Bağırtan Sokak” vardır. Devenin soluğunu kesen bir bayır, diyeyim. İşte öyle bir yokuş.


Küre Lokantası iki katlı küçücük bir aile işletmesi. Fakat boş yer bulmak çoğu zaman imkansız. İlçedeki tek lokanta olması değil, işlerini çok iyi yapmaları bunun sebebi.

Benim siparişim hiç değişmezdi:

– “Ustam, yarım ekmek içine tam ekmek döneri koyalım… Son lokmama da sütlaç yetişiversin.”

Küre’de yaşadığım yıllar boyunca haftanın iki günü bu cümleyi kurdum.

Döner ve peşinden -elbette- üzeri bol fındıklı fırın sütlaç!

Hele ki mevsim kışsa, kar yağmışsa (ki muhakkak yağmıştır!) ve dükkandaki sobaya sırtımı vermişsem, ateşte odun çatırdıyorsa… Masaya da döner geldiyse, değmeyin keyfime!

“Döner bu kardeşim, altı, üstü!” demeyin. Öyle değil.

Küre Lokantasını ve dönerini anlatmakla bitiremem. Yazıda döner tarifi bekleyen arkadaşlardan da özür dilerim. Benden döner tarifi vermemi beklemeyin. Etin nereden alındığından, marinesinden elbette bahsedildi. Lâkin sırrı ifşâ mı edeyim şimdi? Bir de dönerin tarifi değil de anılarımda edindiği yer benim meselem.


Cuma günü kapalı olan köfteciden de bahsedip bu bahsi kapatayım. Aslında köfteci değil, meyhane. Fakat öyle bir köftesi var ki aman Allah’ım! Başka bir yazıda muhakkak bahsedeyim. Ayrıca, mübarek gün, deyip de cuma günü dükkanını açmayan abime de güzellikler dileyeyim.

Ve dipnot: “Döner kalmadı maalesef,” cümlesini işitmemek için ikindiden evvel dönerciye gitmiş olun.

Related Posts

Leave a Reply