Ülkemizin başkanlık yönetim biçimine geçip geçmeyeceğinin kararının halka sorulduğu referandum gününde Küre’nin köyleri arasında merkeze uzaklığıyla bilinen Ahmetbeşe köyünde görevliydim. Koskoca köyün sandığı bize zimmetlendi o gün. Küre merkezinden oy pusulalarını, sandığı, ne kullanılacaksa hepsini alıp arabaya yola düştük. Bizi taşıyan araç gittikçe gitti ama ne kadar giderse gitsin bir türlü köyün girişi gözükmedi. Kırk dakika kadar gittik. Öyle ki; taşı olan yolda düşürürdü. Köy camiinin altındaki bir odacığa malzemeleri indirdik. İlçeden yetkili kişi bizi yeniden seçilip seçilemeyeceği o günün sonunda belli olacak muhtara emanet etti. Tavuğu kes haa, demeyi ihmal etmedi.

Diğer sandık görevlisi ve ben doğup büyüdüğümüz ülkede bir yönetim biçimi değişikliğinin oylanıyor olmasının heyecanını yaşıyorduk ancak köylünün umurunda değildi bu mevzu. Belli aralıklarla oy vermeye gelen köylü sadece muhtarlık mührünün kimde kalacağıyla alakadardı.

Biz masayı, sandalyeyi ayarlayalım derken bir sini geldi önümüze. Köye misafir gelinir de köyde kahvaltı edilmez mi “abeysinin?”

Köyde iki aile yaşıyordu o vakitler. Öyle söylediler. Biri muhtar ve muhtar adayı, diğeri de muhtarın akrabası ve rakip aday. Peki seçmen kim olacak? İkameti köyde olup da köye yazdan yaza uğrayanlar elbette. Kaç kişinin ikameti var diyecek olursanız, yanlış hatırlamayayım, 20-30 arası bir şeydi. Ahmetbeşe’nin 1980’lerde nüfusu 120-130 imiş. Azala azala bu kadar kalmış. Gerisi Ankara ve İstanbul’da iş tutmuş. İyi de para kazanmışlar haa. Börekçilik dendi mi Küreliler bilinir. Hele yaşını almış biri vardı ki Yeşilçam filmlerine konu olur. Gerine gerine “fakir çıktım, zengin döndüm” deyişi, sonra da köyün ilk zengininin batış hikayesini anlatışı aklımda. Kendi yükselişi yetmemiş mutluluğu için, bir de komşusunun batışı gerekmiş.

Öğlen de tavuğu pilava katıp yine bir siniye koyup getirdi Ahmetbeşe muhtarı. Sağ olsun. Biz de nöbetleşe yedik sandığın başında. Öğlen vakti işimiz bitti. Vaktin kalanında Kahramanmaraşlı imamın “karın kalkmadığı bu köye ben nasıl düştüm?” yakınmalarını, köylünün birbirlerinin arkalarından atıp tutmalarını, karşılaştıklarında ise can ciğer kucaklaşmalarını seyrettik.

Muhtar yeniden seçilmiş miydi Ahmetbeşe’de, anımsayamıyorum. Aklımız, fikrimiz referandumdaydı.

O günden sonra binden aşağı seçmeni olan yerlerde sandık görevi almamaya dikkat ettim. Beklemek, küçücük bir odada vakit doldurmaya çalışmak kadar insanı yoran başka ne var? Belki en fazla 30 seçmenin olduğu ve sadece iki ailenin yaşadığı köyde iki aile babasından muhtar seçilemeyen baba olmak olabilir.

Kastamonu ve Küre ile alâkalı anılarımı gerek blog için gerekse defterlerim için kaleme alıyorum. Neredeyse on sene geçmiş ben Küre’ye adım atalı. Zamanla unutulup gidecek belki sokakların, kişilerin isimleri. Unutmadan evvel yazayım, yazı kalsın geriye.

Küreli hemşehrilerime selam olsun.

Related Posts

Ormanın Hatırası İki Kalem Standı
Montblanc Golden Yellow Mürekkep
Ersizler Köyü: Küre Dağları’nın Saklı Cenneti