İki kişi ayrıldığımız Kastamonu’ya üç kişi misafir olduk. Bir dosta kavuşmanın sıcaklığıyla karşıladı şehir bizi. Sanki hiç gitmemiş de bir iki haftalık tatilden evimize dönmüşüz gibi.
Kolay değil. Eşimle tanıştığımız, evlendiğimiz, iş yerimize, okulumuza ulaşmak için her gün 60 kilometre yol katettiğimiz şehir Kastamonu. Her sokağında ayak izimiz, anılarımız var.
Neredeyse iki sene olmuş gelmeyeli.
Bir Dosta Kavuşmak
İlk iş çok sevdiğimiz Şerife Bacı Öğretmenevi Kültür Köyü’ne yerleştik. Kastamonu’da kalmak için başka yer aramam. İllâki burası olacak. Öğretmenevinden daha evvel bahsetmiştim.
İki senedir İzmit’teyiz. Doğup büyüdüğüm şehrime yıllar sonra kavuştuğum için elbette mutluyum ancak Kastamonu’ya adım atınca “biraz daha kalamaz mıydık?” hissi Merve’yi de beni de kapladı.
Kastamonu, ikimizin birlikte keşfettiği, tanıdığı bir şehir. Ortak anılarımızın şehri.
Olukbaşı tarafından şehre indik. Kastamall karşımıza çıktı. Neredeyse tamamlanmış. Olukbaşı Kastamonu’dan ziyade Safranbolu’ya yakın gözükürdü gözüme. Uzak kalırdı. Bu avm ile şehir bu tarafa kayar. Kuzeykent üniversiteden dolayı canlı kalır. Salı pazarı tarafının oturmuş bir yapısı var. Tosya yolu tarafı halen inşaat halinde. Bitmeyen binaların caddesi. Olukbaşı şehrin yeni gözdesi olacak gibi.
Kastamonu denince akla Nasrullah ve Nasrullah’a yürüme mesafesindeki tarihi yerler gelir. Yürüyerek kaleye, kuleye, türbeye, hanlara ulaşabilirsiniz. Geriye kalan “şehrin yeni gözdesi olacak yerler” aslında açgözlülüğün simgesi kulelerin işgalindeki alanlar. Kastamonu derken asırlık, her köşesini döndüğümde başka bir asrın kapısını aralayan sokakları ve yapılarıyla kadîm bir şehri kastediyorum. Elli sene sonra yeni bir kentsel dönüşüme ihtiyaç duyacak binaları değil.
Geçelim bu bahsi.
Arabayı 1885 yılında açılan tarihi Abdurrahmanpaşa Lisesi’nin oraya park ettikten sonra koşaradım Münire Sultan Sofrası’na vardık. Kastamonu’nun yerel yemeklerini bir arada bulabileceğimiz bir yer. Menüyü İzmit’ten çıkarken belirlemiştik: ecevit, banduma, tirit, ekşili pilav, eğşi, kaşık helvası.
Sonrasında şöyle bir turladık Nasrullah Camii’nin etrafında. Kurşunlu Han ve Cem Sultan Bedesteni’nin yanından geçerek kambur köprüye doğru yürüdük. Anlatılır: Kastamonu’ya gelip, Nasrullah’ın suyundan içip, kambur köprüsünden geçenin yolu yine düşermiş buraya. Her geldiğinde de daha uzun süre kalırmış şehirde. 2014’te askerlik için geldiğimde bir ay kadar kalmıştım. 2016’da gelince üç yıl! Yine içtik suyundan, geçtik köprüsünden… Bakalım zaman ne gösterecek (:
Saat akşam 8’i geçiyorken öğretmenevine döndük. Bizim Mehmet Selim’in uyku saatlerine göre ayarlıyoruz vakitlerimizi.
Kastamonu Şerife Bacı Kültür Köyü’nde sırtımı bir duvara yaslayıp oturdum uzun zaman. Burası eski bir yapının restore edilmesiyle kazanılmış bir yer. Kimler yaşamış, nerelere göçmüşler? Ardlarında kimi kimseleri kalmış mı buranın sakinlerinin?.. Bir dizi karakteri vardı. Bir yere dokunduğunda, dokunduğu yerin geçmişini görürdü. Bu duvara kim sırtını dayamış, kim bu merdivenlerden inmiş daha önce?
Sabah yine yola çıktık. Şimdi Samsun 19 Mayıs’ta, Çandır köyündeyiz. Dönüşte nasip olursa yeniden uğrayacağız Kastamonu’ya.