Uzun uzadıya yazmak hatta içerisinden birkaç yazı çıkarabilmek ümidiyle İngiltere’ye gitmeden evvel Google Dökümanlar’da İngiltere 2022 isminde bir dosya açtım. Bu dosyanın aynısını 2020 senesinde de açmış ancak içini boş bırakmıştım. Korona salgınının henüz adının konduğu, belki de adı konmadan hemen öncesinde, 2020 Ocak’ında 14 gün Oxford ve Londra’da kalmış, karış karış iki şehri dolaşmış olmama rağmen dönüşte bir satır ne internette ne de notlarımın arasında yer bulabilmişti o seyahat.
İngiltere’den döneli neredeyse iki hafta olacak. Neredeyse bir ay kalış olmamıza rağmen yine bir satır yazmış değilim.Halbuki kısa notlar alacak, sonrasında o notları yazıya evriltecektim.
Bir yerden başlayayım.
Aile ziyareti olacağı için vize işlemlerinde sorun yaşamadık. Güçlü bir referans oldu bizim için eşimin kardeşi ve eşi. Sağ olsunlar kuyumcu titizliğiyle evrakları hazırladılar, bize sadece imzalayıp teslim etmek kaldı.
Fakat vize aracı kurumu TLS ve UPS kargo ile yaşadığımız hadise seyahatimizi “sörvayvıra” dönüştürdü daha en başında. Uçağımızın kalkmasına bir gün kalmışken pasaportlarımız elimize ulaşmamıştı. Pasaportların peşine düştük. Bir dizi telefon trafiğinden sonra UPS’ye teslim edilmeden TLS’de bekletilmesini sağladık pasaportların. Bir tanesi hariç. Eşimin pasaportu UPS’ye teslim edilmişti ve daha da kötüsü paketin nerede olduğunu bilen kimse yoktu. TLS, konsolosluk, UPS… Herkes topu başkasına atıyordu. “Yarın öğlen uçağımız var, biletimiz yanacak,” dememe ise kendilerinin pasaportu uçuş tarihinden önce teslim etmek gibi bir vazifelerinin olmadığını söylüyorlardı özetle. E haklısın da pasaport nerede? İstanbul kazan ben kepçe kayıp pasaportun izini sürmeye başladım. Yok yok yok…
UPS “teslim alsak takip numarası size iletilirdi, paket bizde değil” diyor, vize aracı kurumu TLS ise “bizden çıktı, yardımcı olamayız, UPS’ye ulaşın” diyordu.
Birkaç UPS noktasından elim boş çıktım ve öylece eve döndüm. Pasaport ortada yoktu, annesi yanımızda yokken Mehmet Selim ile benim İngiltere’ye gitmem de mümkün değildi. Valizi salonun ortasında açık bıraktık. Yeniden bilet bakacaktık pasaport elimize ulaşırsa. Biletlerin erteleme seçeneği yoktu.
Sabah ola hayrola, dedim.
Sabah namazı vaktinde uyanınca bir de baktım ki mail adresime gece 12 civarı kargo takip numarası gelmiş. Ne sevinç! Paket İstanbul’dan çıkmış, Kocaeli’ye geliyormuş. Hemen hareketlendik.
Mesai başlangıcının ilk saniyesinde kargo dağıtım merkezine gittik. Ve henüz bölgelerine ayrılmakta olan paketlerin arasından pasaportu bulup, aldık. Öylece İstanbul Havaalanına doğru yol aldık. Arabayı bir ay havaalanı otoparkında bırakmanın bedeli 450-500 lira gibi bir şeydi ama kardeşim Furkan’la aracı İzmit’e yolladım. Araç yatacağına babama, kardeşime yarar, hatta arabaya benden daha iyi bakarlardı (:
Uçağa son dakikada yetişmek böyle bir şey olsa gerek.
–
İngiltere yazılarını parça parça yazacağım. Vakit buldukça… Bu ilk yazı olsun.