“Uyandım kar aydınlığında
O küçük kasaba uykuda”
Böyle başlıyor Necati Cumalı’nın şiiri.
Bir fotoğrafın ve yukarıdaki şiirin bana anımsattığı yere/duygulara yol alalım.
…
Kar, Küre’nin doğal örtüsüydü. Yağacağı zamanı biz bilirdik de yağınca kalkacağı zamanı paşa gönlü bilirdi.
Bütün hazırlıklarımız kar’a göre olurdu. Hatta ayakkabı altına takılan çivili aparatlarımız bile vardı.
Küre’de ya bayırdan inerdiniz yahut çıkardınız. Az eğimli yollar, düz kabul edilirdi. Hâliyle karda kayıp düşene gülünmezdi bile artık. Vakayı adiyeden sayılırdı.
Bir yere yetişme derdiniz yoksa, en kısa yolu değil, en az eğimli olan yolu tercih edersiniz Küre’de. Kar yağdığında yaşam yavaşlardı. Nüfus olarak değil belki ama coğrafi alan olarak kocaman ilçe bir Nuri Bilge Ceylan setine dönerdi.
…
Okulda eve yürürken bir marangoz atölyesinin önünden geçerdim her gün. Memuriyet öncesi zamana beni çekip orada tutan hızar sesi, ağaç talaşı kokusu… Belki de yolu uzatmamın sebebiydi.
Ve fotoğrafta gördüğünüz ev vardı yolumun üzerinde. Tek katlı. Zamana direniyor ama belli ki yorgun düşmüş. Kar yağmıyorken kimsenin dikkatini çekmeyecek. Kar beyazı ile kaplanmış hâli ise kartpostal karesini andırıyor bana.
Okuldan çıkıp eve yürüdüğüm o yolda kar fotoğrafları çekmek için çokça durur, eldivenlerimi çıkarır, üşüye üşüye basardım deklanşöre.
Gündüzleri bu evin sokağını, geceleri, kar aydınlığında ise Akşemseddin Camii’ne çıkan dik bayırı severek adımlardım. Geceleyin bütün ilçe uykudayken yürüdüğüm o ıssız yollarda sessizlik ürpertirdi içimi. Şimdi zihnimde canlanan fotoğrafı ise sıcacık. Kar soğuğunda ısıtır.
Küre’ye “Bakır Küre” anlamında Küre-i Nühas demiş eskiler ancak anılarımızda Kar-Küre olarak yer edindi. Şimdi artık, “hey gidi günler…” ile başlayan cümlelerimde misafir.
…
Bir fotoğraf karesi için ne kadar da uzun cümleler kurdum.
Anılarımız tutunmak için dal arıyor. Bir fotoğraf karesindeki beli bükülmüş eve yüklediğim bunca anlam, ondandır.
Ve Erdem Bayazıt’ın içinde “kar” geçen bir şiirin ilk iki mısraı:
“dünyanın en uzun hüznü yağıyor
yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne”