Öğretmen atamaları dün gerçekleşti. Twitter’da şöyle bir dolanarak insanların atandıklarına dair mesajlarını gördükçe mutlu oluyorum!
Atama dönemlerinde atanabilecek puana sahip olanlar için heyecanlı, puanı sınırlarda dolaşan arkadaşlar için ise tedirgin bir süreç yaşandı. Kolay değil. Atanacak puana sahip olup tercih yapmayacak olanları bile hesap ediyor insan bıçak sırtı durumlarda.
2015’in Eylül atamalarında benim puanım da bıçak sırtı bir yerdeydi, olmadı. Ekranda “herhangi bir kuruma yerleştirilemediniz” yazısını gördüğümde “hayırlısı,” dedim. Sessizce üzülüyor insan. Soranlara da “hayırlısı,” diyor, geçiyorsun. Kime ne dert anlatabilirsin ki? Herkesin boğuştuğu sorunlar var.
Şükür ki işim vardı ama işimi değiştirmek için çabalıyordum. Ertesi günü işime devam ettim. Ya edemeyenler?
Şubat atamalarına çevrildi gözüm. Şubat için branş kontenjanları gece yarısı açıklandı ve Bilişim Teknoloji Öğretmenliği için mucize denilebilecek bir kontenjan ayrıldı o dönem.
Hemen şehirlere bakmaya başladım.
“Atanır mıyım acaba?” düşüncesi yerini on dakika içerisinde “hangi şehirde yaşarım?” düşüncesine bırakmıştı.
Benim için bir şehirde yaşamak, yemekleri ve tarihi dokusuyla mümkündü.
O yüzden evvela yemek kültürü nasılmış, ona baktım.
Kaz eti iyiymiş diyerek Kars’ın Hanak’ını yazdım mesela.
Urfa, Antep, Diyarbakır hele… Yazdım okulları üçer beşer. 40 tercih hakkımız vardı. 41 demek “yâ nasip,” demekti. Şimdi zannediyorum 20 tercih yaptırıyorlar.
Kastamonu’yu yazıp, peşinden Hatay’a koştum. Oradan Van’a. Ağrı’ya… Neresi varsa.
Bir de şunu düşündüm: İçerisinde doğup büyüdüğüm kültürün dışına çıkıp başka başka hayatları görmeliydim!
Derken, yolumun Kastamonu’ya düştüğünü öğrendim yerleştirmeler açıklanınca.
Küre Çok Programlı Anadolu Lisesi’ne!
Kastamonu’da askerliğimi yapmıştım ama şehri bir kez görme imkanım olmuştu. Bir daha yolumun düşeceğini de tahmin etmezdim.
Yaşadım ve keyfine vardım şehrin.
Şehre bağlandım, desem, yeridir.
Dönmem gerekti, döndüm. Nasipte dört sene çalışmak varmış.
Epeyce yazıda konu edindim Kastamonu yıllarımı.
Şimdi yeni atanan arkadaşların heyecanlarını görüyor, mutlu oluyorum.
Öğretmen olarak atanan arkadaşlarıma yeni görevlerinde ve görev yerlerinde başarılar diliyorum. Bilhassa çalışma arkadaşları, okul idaresi noktasında iyi insanlarla karşılaşmalarını dilerim. İyiyi kötü, güzeli çirkin ediyor bazı idareciler.
Yaşanılıp görülecek şeyler. Geçelim bu bahsi.
Yeni bir iş, yeni bir şehir, ödenmesi için ilk maaşın beklendiği kredi kartları… (:
Öğretmen olarak atanan meslektaşlarım atandıkları şehrin, ilçenin, köyün güzelliklerini yaşamaya çalışsınlar. Zorluklar olur. İnsanın olduğu yerde ne zaman sorun olmamış?
Üç, hadi bilemedik dört sene ha deyince geçer. Yaşarken zor ama geriye bakınca ömür geçmiş habersiz, değil mi?
Nihayetinde daha güzel şehirlere atanırlar vakti gelince. Ama meslek hayatlarının sonuna kadar hep ilk yılları, ilk görev yerini hatırlar öğretmenler.
Bu böyledir. Geçip giden, özlenir.
Göreve başlayacak arkadaşlarım dilerim mesleklerinin yüz akları olurlar…
Dilerim mesleğin içerisinde olup da insanı yaptığı işten soğutacak insanlarla karşılaşmazlar. Karşılaşsalar da yılmazlar!
Eşlerinden ayrı, uzak şehirlere gidecek olanlar en zorlu süreci yaşayacak olanlar. Umarım aynı şehre, aynı ilçeye tayin olabilirler. Özel sektörde çalışanlar ne yapar, Allah bilir?
Biraz yorucu olabiliyor bu süreçler. Aşılmıyor değil. Zaman geçiyor, acısıyla tatlısıyla anılar kalıyor.
Atama bitti. Şimdi sırada “memurun maaşı kuş oldu, uçtu! Yetmiyooooor maaş,” bölümü, “leveli” var.
Aramıza hoş geldiniz! (:
Ve bir tavsiye…
Öğretmen olarak atanan arkadaşların kendilerine bir dolma kalem almalarını tavsiye ederim. Bütçesine uygun, şık bir kalem. Hatıra bırakılabilecek bir kalem! Sınıf defteri yazmak yahut not almak için sınıftaki öğrencinin 5 kuruşluk tükenmez kalemini istemesinler bir zahmet. Cebinde imza atmaya kalemi olmayan öğretmenler beni üzüyorlar!