Kastamonu’da Ne Yenir? Adım Adım Kastamonu Lezzet Durakları

“Kastamonu’da Ne Yenir?” yahut “Kastamonu lezzet durakları” listeleri hemen her yerde karşımıza çıkar. Ben de Küre’den İnebolu’ya, Tosya’dan Daday’a uzanan bir liste ile en sevdiğim, Kastamonu’da öğretmenken yahut sonrasında yolum düştüğünde gün boyu ne yiyebileceğimizi iki günlük ziyaretimi örnek alarak yazacağım.

Çocukluğumdan beri Tosya’ya giderim. Babamın işi dolayısıyla benim yaşımdan eskiye dayanan aile dostluklarımız kurulmuştur zaman içerisinde. Tosya’ya gitmeyi iple çekerdim. Hele de öğlen olmadan varabileceksek. Çünkü öğle saati geldiğinde Muhtarın Yeri’nde kuyu kebabı çıkardı. Günde bir sefer çıkardı orada kuyu kebabı. Yakaladın yakaladın, yoksa ertesi güne…

Tosya’yı anmadan geçmeyeyim dedim ama sonrasında detaylı bir Tosya yazısı yazmak üzere şimdilik Tosya bahsini rafa koyayım.

Kastamonu Kültür Köyü Öğretmenevi’nde yer bulamayınca Kastamonu merkezindeki Şerife Bacı Öğretmenevi’nden yer ayırttık. Ani bir kararla yola çıktığımızdan geç vakitte varacağımızı da belirttik. Onca yolu, hatta Ilgaz Dağı tünelini geçip de sokakta kalmayalım. Gerçi selamünaleyküm dedik mi kapısını açacak çok dost edindik ama yine de tedbirli olmakta fayda var.

Sabah olup yorgunluğumuzu üzerimizden attığımızda arabayı öğretmenevi otoparkında bırakıp Nasrullah Camii’ne doğru yürüdük. Mehmet Selim yol boyunca ne vakit çocuk parkı görse “baba bi payk molası veyelim,” deyince yol uzadı da uzadı. (:

Kambur köprüden geçip Nasrullah’a vardığımızda yine Nasrullah’ın suyundan içip ahdimi tazeledim ve ailece yolumuza devam ettik.

Nasrullah Meydanından çıkıp Tabakoğlu’na doğru yürürken konuyu yemek bahsine getirmenin tam zamanı. Madde madde ele almak istiyorum Kastamonu lezzet duraklarını ve yöresel Kastamonu lezzetlerini. Esasında mekanları değil, yiyecekleri konuşacağımız bir “Kastamonu’da ne yenir” yazısı bu. Fakat bazı yemekler sadece bazı yerlerde güzel oluyorlar!

  • Günün ilk lezzet durağı: Kastamonu Pastırması için Tabakoğlu

Hepkebirler Mahallesindeki tarihî Tabakoğlu’ndan Kastamonu pastırması alıyor ve hemen yanındaki pideciye veriyoruz. Gerisi onların işi. Kastamonu’da sıkça yapılır bu. 

Tabi ağır bir kahvaltı olunca yürümek icap ediyor. Hemen yürüme mesafesindeki Kastamonu Kalesi’ne, Yakup Ağa Külliyesi’ne, bilhassa Hazreti Pir Şeyh Şaban-ı Velî’ye giderek şehrin manevi durağına uğranabilir. (Ki uğranmalı ve manevi hava teneffüs edilmeli muhakkak.)

Bu bir Kastamonu lezzet durakları yazısı olduğu için yol boyunca göz göze geldiğimiz tarihi yapıları başka yazılara saklayacağım.

  • Öğlen yemeği için: Daday Memişoğlu Etli Ekmek Fırını

Kastamonu merkezinde defalarca etli ekmek yemiş olsam da hiçbiri Daday’daki iki dükkanın yanına dahi yanaşamadılar. Daday’da odun ateşinde piştiğini biliyorum ama diğer mekanların fırınlarını görebilme şansım olmadı. İlk kez sipariş verirken Konya etli ekmeği gibi bekledim ancak önüme içinde kıymalı bir harç bulunan kapalı ve çıtır çıtır bir yufka geldi. Anladım ki Konya ile sadece isim benzerliği varmış. Kastamonu etli ekmeğine kıyma harçlı yufka desem kavga çıkmaz inşallah.

Daday Memişoğlu Etli Ekmek Fırını sağ olsun mutfağını Mehmet Selim ile bana açtı. Yufkanın açılışından kapanışına, fırına sürülüşüne kadar izledik. Sonrasında bol köpüklü bir ayranla hakkını verdik etlinin. Daday merkezden uzak görünse de yola çıkınca varılıyor. Hatta Daday’a kadar gitmişken yolun sizi nerelere götürebileceğine bir bakıverin derim.

  • Günün son durağı: Münire Sultan Sofrası

Kastamonu’nun Eflanili konağı, Cem Sultan bedesteni gibi hep iç içe olan lezzet duraklarını nöbetleşe tercih ediyor olsam da bu sefer Münire Sultan’da karar kıldık. Kastamonu’ya asker olarak gittiğimde Münire Sultan’a gitmiştim ilk olarak. Tam porsiyon banduma ve tirit almıştım. Ne cesaret! Yemesi keyifli ancak sonrasında insanı zora sokabilen yağlı ve ağır yemeklere dikkatle yaklaşmak lazım.

Yemekleri ortaya alarak paylaşalım istedik. Banduma, tirit, ekşili pilav, eğşi suyu, kaşık helvası, ecevit çorbası…

  • Banduma

Hindi suyuna bandırılan ve aralarına ceviz serpiştirilen bol tereyağlı yufkaların üzerine bolca hindinin eklenmesiyle yapılan muhteşem yemek. Tam porsiyonu yemekten çekinmeyin lütfen. Keyifle yedikten sonra bir köşeye çekilip tansiyonun, kolesterolün derdine düşersiniz. O sonraki iş!

  • Tirit

Tiridine bandım türküsündeki tiridin Kastamonu tiridi olduğu yönünde güçlü iddialar var. Bu iddiaları kesinlikle destekliyorum. Tirit; Kastamonu’da, Safranbolu’da yahut çevre bölgelerde görebileceğiniz ancak Kastamonuya özgü olan kel simitten yapılır. Bayat simitler bol et suyunun içerisinde yumuşar ve tabağa alınarak kıymanın yanısıra sarımsaklı yoğurt da ilave edilir. Koca tabağı nasıl bitirdiğinizi anlamazsınız bile. Sonrası Allah kerim.

  • Ekşili pilav

Tercihen siyez bulguru. Kastamonu’nun dünyaya açılan markası! Sonrası envaiçeşit ot. Bizim oğlan da bayılıyor.

  • Eğşi suyu

Kastamonu Eğşisi; elmaların parçalanması, kaynatılması, süzülmesi ve tekrar kaynatılması suretiyle üretilen bir meyve konsantresi. Son gidişimde şişelendiğini ve marketlerde satıldığını da gördüm. Mayhoş bir tadı var Kastamonu eğşisinin. Sevmemek mümkün değil.

  • Ecevit çorbası

Pirinç, yumurta, yoğurt, un, nane… Ve son dokunuş: tereyağı! Bu enfes çorbanın tarifi Kültür Portalı adresinde verilmiş. Her ne kadar Ersizlerdere’de Ersizlerdere kanyonuna karşı derenin kenarında oturup içmeyi tercih etsem de Münire Sultan’da da güzel yapıyorlar. Yine akıllara şu soru geliyor: Ecevit mi soyadını Ecevit Hanından almış yoksa han yahut çorba mı ismini o soyadından? O zaman şu yazıya buyurun…

Kastamonu yöresel lezzetlerini bilhassa akşama bırakmakta fayda var. Büyük bir keyifle Kastamonu lezzet durakları gezildikten sonra biraz dinlenmek ve ertesi güne de bir şeyler bırakmak gerektiriyor!


Bu sefer Şerife Bacı Kültür Köyü Öğretmenevi’nde konakladık. Akşam kahvesini küçük tüp ve cezvemle demledim. Kahve dediğin sabah ayılmaya, akşam uyumaya yardım ediyor. Kültür Köyü Öğretmenevi eski konağın hatta neredeyse bir mahalle olacak alanın elden geçirilmesi, yenilenmesiyle ortaya çıktı. O günlerde oralardaydım. Ve şehre nezih, şehrin dokusunu misafirlerine sunabilen bir yer armağan edildi. Öğretmenevi olması da ayrı güzellik.

Ertesi gün hem dönüş hem de şehirde biraz daha vakit geçirebilmek için hızlıca toparlandık ve sona kalan tek lezzet durağına, hatta Kastamonu lezzet durakları listemin baş köşesine kurulabilecek kuyu kebabı için yola çıktık.

Küre yolunun artık yolu değil de etraftaki ormanları, yola çıkabilecek hayvanları gözetlemeye başlayabileceğiniz kısmı başlamadan evvel, hemen Kırcalar köyü mevkiinde er alan Kırcalar Kuyu Kebabı’nda arabayı park ettik. Dükkana giren ilk müşteri olduk. Yanlış anımsamıyorsam 11.30 gibi ilk servisleri başlıyor ve kuyu sürekli canlı tutuluyor. Akşam beş gibi servisin bittiğini hatırlıyorum. Yine de arayıp sormakta fayda var.

Siirt büryanına benzetirler ama yorum yapabilmem için Siirt’te büryan yemem lazım. İstanbul’da yediklerim karşılaştırma yapabilmem için yeterli olmazlar.

Velhasıl, yedik içtik, cemiyetlere katıldık ve Kocaeli’ye doğru yola çıktık. Bu yaz üç kez Kastamonu’da konakladık ailece. Bana fahri hemşehrilik veren arkadaşlar oluyor. Yahu Küre ilçesi benim meslekte ilk gözağrım. Eşimle tanıştığım, yıllarca görev yaptığım, zorluklarına katlandığım ama bana çoğunlukla güzelliklerini sunan eşsiz bir şehir.

Her vedada tekrar ederim: Kastamonu, sana elveda demiyorum; bilakis, görüşmek üzere…

Kapatırken: Küre ziyaretimiz ve oradaki yerler hakkındaki yazı için tıklayınız.

Related Posts

1 Response

Leave a Reply

My New Stories