Yürümek bahsiyle alâkalı birkaç yazı yazmadan evvel blog sayfaları ve kitap yaprakları arasında dolanayım dedim. Vurucu bir ilk cümle belki. Yahut yaptığım kısalı uzunlu yürüyüşleri anlamlandırma, beylik bir kalıba oturtacak aforizma belki. Ekseriyetle yürüyüşü yalnızlıkla bağdaştırmışlar. Hele bir dergide rastladığım; “yürürken her köşe başında kendisiyle karşılaşıyor insan,” ifadesi pek hoşuma gitmiş ve sağlık olsun, diyerek...
Zaman zaman düşünürüm; yıllardır isimleri, barındıkları yerler değişse bile yazmaktan bıkmadığım blog sayfam nereye evrilecek, blogların geleceği ne olacak, diye. İlk blog sayfamı açtığım sitemynet, sonrasında FrontPage ile tasarladığım sayfalardan oluşan site, popüler olan forum uygulamalarıyla açtıklarım, blogspot zamanları derken nihayetinde wordpress altyapısında karar kıldım. Bir hobi blogu olarak açtığım hasantandogan.com’da dolmakalemlerden, kamp maceralarıma, ekipmanlarıma,...
Konya, Ilgın ile alâkalı bir blog yazısı paylaşmıştım epey zaman evvel. O yazıdan sonra Ilgın’da yaşayan yahut öğrenci, asker olarak Ilgın’a, Ilgın Cezaevine yolu düşmüş olan birçok kişiden mesaj aldım. Farklı zamanlarda, başka başka sebeplerle yolu aynı sokaklara, caddelere düşmüş olan insanlar aynı hikayede buluşabiliyorlarmış, gördüm. Konya, Ilgın Cezaevi’ne 2014 senesinde asker olarak gittim. Ilgın...
Bu yıl beşincisi düzenlenen Penfest / kalem festivaline kardeşim Dilara ile beraber katıldık. Etkinliğin Çırağan’da olması en az etkinlik kadar cezbedici açıkçası. Markakalem penfest ile kendisini çok yukarılara taşıdı. Penfest düzenlenmeye başladığında Kastamonu‘da çalışıyordum. İzmit’e döndüğüm yıllarda da hep bir şeyler engel oldu. Hâliyle ilk kez gidebildim festivale. Kalem, kâğıt ve mürekkeplerin dünyasına adım atmanın...
İzmit’te cevelân ederken çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda sıkça uğradığım sokaklara, caddelere yolumu düşürmeden; hele hele neredeyse benimle yaşıt olan spor salonu Çınar Spor Merkezi’nin önünden geçmeden turumu tamamlamıyorum. Her köşe başında bir spor salonunun açılmadığı, kişi başına düşen “personal trainer” sayısının sporcu sayısından çok olmadığı, protein tozu içenin Arnold, en kötü ihtimalle Van Damme...
Eski Demiryolu Caddesi’nden yâni İzmit’in göbeğinden tren yolunun geçtiği zamanlar benim çocukluğuma rast geliyor. Trenin gelişini evdeki avize taşlarının sallanmasından anlardık. Avizeler evdeki erken uyarı sistemiydi. Misafirler deprem oluyor zannederlerdi taşlar sallandığında. Onların şaşırmasına şaşırırdım. Çünkü bizim için “günün fark edilmez ayrıntıları” arasındaydı tren sesi yahut avize taşlarının sallanması. 17 Ağustos 1999 depreminde avizeler insanların...
“Kastamonu’da Ne Yenir?” yahut “Kastamonu lezzet durakları” listeleri hemen her yerde karşımıza çıkar. Ben de Küre’den İnebolu’ya, Tosya’dan Daday’a uzanan bir liste ile en sevdiğim, Kastamonu’da öğretmenken yahut sonrasında yolum düştüğünde gün boyu ne yiyebileceğimizi iki günlük ziyaretimi örnek alarak yazacağım. Çocukluğumdan beri Tosya’ya giderim. Babamın işi dolayısıyla benim yaşımdan eskiye dayanan aile dostluklarımız kurulmuştur...
Öğretmen olarak üç yıl çalıştığım Kastamonu, Küre’den tayin olalı üç sene olmuş. Şu cümleyi kurmadan geçmeyeyim: Zaman su gibi akıp gidiyor.  İnsan bazen bir şehri, mekânı geride bırakırken anılarıyla, duygularıyla orada kalmaya devam ediyor. Yıllar sonraki dönüşünde, yeniden karşılaşmasında fark ediyor insan bu aidiyeti. Yahut şöyle ifade edeyim… “Ben buradan tam olarak gidememişim” duygusunu.  Samsun’dan...
Uzun uzadıya yazmak hatta içerisinden birkaç yazı çıkarabilmek ümidiyle İngiltere’ye gitmeden evvel Google Dökümanlar’da İngiltere 2022 isminde bir dosya açtım. Bu dosyanın aynısını 2020 senesinde de açmış ancak içini boş bırakmıştım. Korona salgınının henüz adının konduğu, belki de adı konmadan hemen öncesinde, 2020 Ocak’ında 14 gün Oxford ve Londra’da kalmış, karış karış iki şehri dolaşmış...
1 2 3 4 5

My New Stories