Mevsim yüzünü yeni yeni güze çeviriyorken deniz kenarında son kez bir kamp yapalım dedik. Deniz kabardığında, sular hırçınlaştığında zor oluyor konaklamak. Çantalarımızı hazırladık ve yola koyulduk. Rota oluşturuldu: Kandıra, Pembe Kayalar. Biz İzmit’te oturanlar için Kandıra hemen yanıbaşımızda olup da yazdan yaza anımsadığımız bir ilçe. Kendisini dışarıya gizlemiş, yazlıkçıların bildiklerinin çok ötesinde değerlere sahip, kıymetli...
Korona süreci bilhassa evinden uzakta çalışanların günlük yeme-içme alışkanlıklarını değiştirdi. Kalabalıklardan uzak durma gayreti içinde olan bizler, çayı, kahveyi, yemekleri yanımızda taşımaya daha çok özen göstermeye başladık.Kahvemi ve yemeklerimi yanımda taşımaya Küre, Kastamonu’da çalışırken başlamıştım. İlçede bir lokanta ve bir de pideci haricinde yemek yiyebileceğimiz başka bir yer olmadığı için mecburen termos edinmiştik birkaç arkadaş.Önce...
Kamp için yahut şöyle bir sabah menemeni, çayı yapmak için doğaya çıktığımda gözüme takılan en kötü şey, yerde yakılmış ateşlerin izleri oluyor. Öyle bir iki yerde de değiller. Biri yakmış, diğeri de az ötesine… Bir diğeri de… Bu böyle gidiyor. Her yer kapkara ateş izi olana kadar devam edecek gibi. Halbuki yapılması gereken şey çok...
Kamp tecrübelerim tüm hızıyla sürüyor. Şimdilik yakın yerleri tercih ediyorum. Şükür ki Kocaeli ilçeleri kamp için oldukça elverişli. Kartepe, Kandıra, Başiskele… Özellikle bu üç ilçe deniz ve dağ kampları açısından oldukça keyifli ve öğretici. Başiskele’ye doğru yola çıkıyoruz…Kamp alanına varmadan önce Yuvacık Barajı’nı en tepeden görebileceğimiz bir kafeye çıktık. Çamlıtepe Kafe. Sağ olsunlar, kamp için...