Bu yazı kıymetli Ahmet Murat'ın Belki de Üzülmeliyiz kitabında yazılan Görünmüyorsam Yokum denemesinin bir bölümünden ibarettir.

Satır Arası: Görünmüyorsam Yokum

Görünmediğimizde yok olduğumuzu, unutulduğumuzu, bir yer kaplamaz olduğumuzu sanıyoruz. Yeterince iyi, yeterince derin, yeterince hakikatli göremediğimizden olsa gerek, gördüklerimiz bizi yeterince meşgul etmiyor. Biz, görünmemenin telaşındayız. Kalabalık bir sınıfta yapılan bir yoklamada, yok sayılma korkusuyla oturamayan, eli aşağı inemeyen, endişeyle dolu çocuklar gibiyiz.

“Görünmenin laneti” bizi, kendimizi hep kalabalıkta tasavvur etmeye zorluyor. İç dünyamızdaki hafiflik, bizim var olduğumuza kendimizi bile inanmaya yetmiyor. Bu hafiflik sebebiyle, bir yer kapladığımızdan emin olamıyoruz. Ancak başkalarına tutununca, başka gözlerce görülünce var olduğumuza inanç oluyor gibiyiz.

Görmenin lanetine uğrayanı bekleyen yalnızlıktır. Ama o tam da dünyası yeterince dolu olduğu için yalnızlığından hoşnuttur. Yazmak onun için iz bırakmak için değil, eriştiği görme biçimini keskinleştirmek içindir. Ancak kötü yazarlar iz bırakmak için yazarlar.

Görünmenin lanetine uğrayanı bekleyense yalnız kalma korkusudur. O, dünyasına habire yamalar yapmaya hüküm giymiştir. Ve hep iz bırakmak ister.

Eski bilgelerden biri olsaydı şöyle bir meselle bitirirdi: Kartal, çıktığı irtifada hep görür ama gökte bir iz bırakmadan da var olur. Zavallı salyangoz ise pek az görür ama iz bırakmadan var olamaz.


Bu yazı kıymetli Ahmet Murat‘ın Belki de Üzülmeliyiz kitabında yazılan Görünmüyorsam Yokum denemesinin bir bölümünden ibarettir.


Leave a Reply