Kastamonu, öğretmenliğimin ilk yıllarını geçirdiğim; ilk gözağrım. Eşim Merve’yi tanıdığım, evlendiğimiz ve evliliğimizin ilk yıllarına ev sahipliği yapan, Kocaeli’ye tayin olduktan sonra da her sene uğrayıp, misafiri olduğumuz kadim şehir Kastamonu.
Memleketin her bir yanını saran felaketler Kastamonu’yu da vurdu. Her caddesini, her sokağını adım gibi bildiğim Küre, bir deniz nefesi çekelim içimize diyerek kendimizi attığımız İnebolu, Abana, Bozkurt.
Yağmur yağmaya başladığında Küre’de okul müdürlüğüne devam eden Semih hocam şiddetli yağmurun videolarını sosyal medyada paylaşmıştı ama elbette işin bu denli büyüyeceği ve felakete dönüşeceği kimsenin aklına gelmezdi.
Sel sonrası gelen fotoğraf ve videoları paylaşmaya yüreğim el vermiyor.
Dere yatağında yapılaşmanın getirdiği felaket bu, diyor uzmanlar. Elhak, doğrudur. Tabiatın dengesine el uzatmanın ağır sonuçlarıyla yüzleşiyoruz her seferinde.
Bilgi kirliliğine mahal vermeden işin uzmanlarına kulak vereceğiz ama kim ne derse desin giden geri gelmeyecek.
Bir yanımızda yangın, bir diğer yanımız selle boğuşuyor. Kime ağlayacağımızı, yanacağımızı şaşırdık.
Allah’ım… “Ne çok acı var.”