Yükselmek ve yer değiştirmek isteyen okul idarecileri yahut idareci olmak isteyen öğretmenler dün EKYS’ye girdiler. Müdür ve müdür yardımcılığı sınavına yâni. Ben de sınava girdim. Herhangi bir tercihte bulunmayacak olsam da sınavlara girmeyi oldum olası severim.
Sınav ÖSYM şartlarında gerçekleşti. Binaya giriş anından itibaren… Üzerimizde ne varsa dışarıda bırakmamız istendi. Bir noktaya kadar anlaşılır bir kural. Fakat cânım ÖSYM, bari araç anahtarlarına müsade etseydin. Daha evvelki sınavlarda bina içerisinde masanın üzerine bırakabiliyorduk, bu sınavda ona dahi izin verilmedi. Burada da devreye ücreti mukabilinde emanet kabul eden yerler girdi. Anahtarları en azından sınıflarda masalara bırakabilsek, içimiz rahat sınav olurduk.
Sınavda geçen sene Türkçe ve matematik soruları olmasına rağmen bu sene yoktu. Sınav sözel, hatta -neredeyse- tamamen ezber bilgileri ölçen bir sınav haline gelmişti. Hangisi Van Gölünün etrafındaki göllerden biri değildir sorusu örneğin, Van Gölü’nün etrafında başka göller olduğunu bana öğretmiş oldu. Değişmez kuraldır: En iyi öğrenme sınav esnasında olur. Fakat meselemiz o değil. Sınavın değerlendirmesini yapmayacağım. Gözlemimi paylaşmak istiyorum.
. . .
Her biri alanında yetkin öğretmenlerin sınav esnasında nasıl da üniversite sınavına giren liseli öğrencilere dönüşüyor olduğuna şahitlik etmek oldukça eğlenceli.
Sınava iki dakika kala “tuvalete gidebilir miyim?” diyen arkadaşlardan tutun da “kağıdımı verip çıkabiliyor muyum?” diyene kadar öğrenciler sorduğunda “böyle soru sorulur mu evladım!” denilecek bütün sorular sınav görevlisine soruldu. “İstediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?” sorusunu bekledim ama yok, soran olmadı.
Sınav çıkışında ise öğrenciler “sınav çok zordu hocam” dediklerinde “çalışsaydınız yapardınız keratalar” diye çıkışan bazı okul idareci ve öğretmenleri “böyle sınav mı olur, sanki Cumhurbaşkanı seçecekler, öyle kazık sormuşlar ki!..” diye ahlanıyorlardı.
Yaş geçse de sınav kaygıları ve şikayetlenmeleri geçmiyor (:
. . .
Okullarında geçici görevlendirmeyle çalışan okul idarecileri yüksek puan alarak emek verdikleri okullarında kadrolu olarak görevlerine devam edebilmek istiyorlar. En doğal hakları. Bana kalırsa kaygısı en yüksek olan arkadaşlar bu öğretmenlerimizdi. Ne diyeyim, Allah gönüllerine göre versin. Kadrolarını alsınlar, biz de tatlılarını yiyelim (:
Norm fazlası olma ihtimali olup da idareciliğe geçiş yaparak okulunda yahut o muhitte kalmak isteyen öğretmen arkadaşları da sayarsak çok farklı kaygı ve motivasyonla sınava giren arkadaşlar var.
Okulları ikamet adreslerine uzak olan arkadaşlar için de bir kaçış yeri haline geldi idarecilik. Kartepe’de oturan adam Gebze’ye her gün gidip geliyorsa ve branşında ihtiyaç olmadığından evine yakın bir ilçede çalışamıyorsa, ne yapsın? Hevesli olmasalar da en azından evlerine yakın bir okulda idareci açığı olabileceği ihtimaline karşın sınava giriyorlar.
Yıllarca her gün 65 kilometre yolu aşıp evden okula gittiğimden ötürü bu arkadaşlara da sonuna kadar hak veriyorum. Umarım zorunluluktan dolayı tercih edecekleri idarecilikte okullarına değer katacakları işlere imza atarlar.
. . .
Son olarak… Bir sonraki sınavda “istediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?” sorusunu kimse sormazsa ben soracağım.