Sosyal medya araçları artık birçoğumuz için hayatımızdan çıkaramayacağımız ürünler haline geldi. Bir şeyler paylaşmak, insanları takip etmek, ortak davranış gruplarının içerisinde yer almak… Övmek, yermek, güncel tabiriyle linç etmek. Hele ki takma isimlerin ardına saklananlar için kin ve nefret boşaltımının büyük bir hazza dönüştüğü mecralar… Kısacası, istesek de istemesek de artık bu yaşam alanlarının içerisinde nefes alıyoruz.

Bu mecralar sadece arkadaşça dolaşılan, insanların birbirlerini tanıdığı mecralar değil. Her bir sosyal medya aracı ayrı ayrı reklamcılık pazarına, hatta birer istatistik şirketine dönüşmüş durumda. Hatta istihbarat.

Her üyeliğimizde, her izlememizde bir alışverişin ya müşterisi oluyor yahut ürün haline gelebiliyoruz.

BU ALIŞVERİŞTE KİM KÂRLI?

Yeni insanlarla tanışmak, iletişim ağımızı genişletmek adına kullandığımız araçlar vasıtasıyla teknoloji şirketlerine ve işbirliği yaptıkları kuruluşlara yüklüce bilgi veriyoruz kendimiz hakkında. Bu bir alışveriş. Peki bu alışverişte kârlı olan hangi taraf? Biz miyiz yoksa teknoloji şirketleri mi? Bize sağladıkları imkanlar için ödediğimiz bedele değiyor mu?

…..

MÜŞTERİ MİYİZ YOKSA ÜRÜN MÜ?

Sosyal medya hesaplarıma göz attığımda yıllardır gerekli gereksiz bir sürü hesabı takip ettiğimi fark ettim. Özellikle YouTube hesapları. Yıllardır hiçbir videosunu izlemediğim onlarca hesap var takip ettiğim. Demek ki bana hitap etmiyor hesap. Fakat yüz binlerce takipçiden biri olarak kanalın sahibine fayda sağlıyorum. Reklam ve işbirliği için görüştüğü kişi ve kuruluşların önüne koyduğu bir ürünüm. Hiçbir paylaşımını görmesem de olur. O kadar takipçisi olan kişi öyle ya da böyle takipçi sayısının kat be kat fazlası izleniyor. Anırsa da izleniyor, osursa da. Her şeyin alıcısı var. Takipçi sayısını şişiren ölü takipçi olmam yeterli oluyor.

Yani yine bir alışveriş içerisindeyiz. Takip ediyoruz, izlesek de izlemesek de reklam anlaşmalarında bir ürün olarak şirketlere pazarlanıyoruz.

TAKİP ETMEYİ, BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!

İçerik üretenlerle pasta payını bölüşmesi dolayısıyla YouTube’u diğer sosyal medya araçlarından ayırabiliriz. Bu da yıllardır blog yazan ve Google reklamları ile kazanç sağlamayı hedefleyen çoğu blogger’ı video içerikleri üretmeye itti. Blogger’lar yerlerini vlogger’lara bıraktı.

İzleyenden, beğenenden, yorum yapandan, takip edenden… Kısacası uçandan kaçandan para kazanmaya çalışan içerik üreticileri peydahlandı: Az çok demeyelim, tıklamadan geçmeyelim…

Yeni tip bir işletme modeli sosyal medya. Bizlere çoğu şeyi bedava sunan büyük bir reklamcılık pazarı.

Steve Jobs’un altını çizdiği cümleden referans alırsak; bedava olarak bizlere sunulan hizmetlerde aslında ürün olan çoğunlukla biziz. Ne yeriz, ne içeriz, sosyal, kültürel, politik eğilimlerimiz nedir?

Adını koyamadan her şey gelişti. Mahremiyet algımız çok kısa sürede değişti. Bakalım nereye varacak?

My New Stories