İnsanları ve olayları kelimelerle ilişkilendiriyorum. Kelimelere anlam ve anı yüklemektir yaptığım. Sonrası, “hatırlamak.”
Böyle olmalı değil midir zaten? Bir kelime bir insanı, bir hadiseyi hatıra getirmiyorsa ne değer taşır? Sözlükte bir yerde bulunmaktan ve oradan alınıp, kullanıldıktan sonra da sözlüğe iade edilmekten başka; ‘ödünç’ olmaktan başka ne vasfı olabilir?
“Üşümek” meselâ… Bu kelime size neyi hatırlatır? Ben yaz sıcağında dahi görsem bu kelimeyi, üşürüm.
Dedemin ruhunu teslim etmiş bedenini eve getirip de belediyeden temin edilmiş soğutucuya yerleştirdiğimizde annemin “soğutucuya koymasa mıydık oğlum, deden üşümesin?..” derkenki ürpermenin, getirdiği ‘üşüme.’
Yaşı kaç olursa olsun yetimin yetim olduğunu, kolunun kanadının kırıldığını gördüğüm anki ürpermek ve içten içe yanarak üşümek. Annemin kolunun, kanadının kırıldığına şahit olduğum vakitteki ‘üşümek’…
Yaz sıcağında üşüten bir kelimedir bu yüzden “üşümek.”
Kelimeler, hikâyesini arayan bir gezgin.
Bir kelime defterim var. Sadece kelimeyi yazıyorum, hatırlattıkları bana kalsın.
“Kelimelerin kifayetsiz kaldığı…” diye bir kalıp vardır, gazetelerde bolca kullanılır. Gazetelerde yahut kürsülerde kullanılan hâllerinden Allah’a sığınarak ifade edebilirim; kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar elbette ki var. “Göğsümüzde dumansız bir ateş yanar” ve “Ciğer kebâb oldu…” diyelim, anlaşılsın.
Ömrümüze kısa zaman da olsa dahil olmuş, vaktimize değer katmış insanları, neş’e ve bilhassa hüzün yaşatan vakitleri, hadiseleri kelimelerle hatırlamak, an’ları kelimeler ile resmetmek… Kelimelere anlam katmak… Anlamları kelimeler ile çepeçevre sarmak…
Ve bir takım güzel şeyler…
- Bu yazı 26 Mayıs 2016 tarihinde yazılmış, diğer siteden buraya aktarılmıştır.
Hocam merhaba. Derslerinizde de çok bahsederdiniz bu konulardan. Tayin alıp gittiniz. Sitenizden takip ederiz artık.
Ahmet kardeşim. Siz mezun olurken ben de giderim, dedim. Öyle de oldu. Yolcu yolunda gerek. Okul han, biz ise hancı değiliz. Allah’a emanet ol. ☺️