İzmit’te cevelân ederken çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda sıkça uğradığım sokaklara, caddelere yolumu düşürmeden; hele hele neredeyse benimle yaşıt olan spor salonu Çınar Spor Merkezi’nin önünden geçmeden turumu tamamlamıyorum.
Her köşe başında bir spor salonunun açılmadığı, kişi başına düşen “personal trainer” sayısının sporcu sayısından çok olmadığı, protein tozu içenin Arnold, en kötü ihtimalle Van Damme olacağını zannettiği yıllarda, 86’da Çınar Spor Merkezini açmış Aydın abi.
Benim yolum ise 99 depremi sonrası yıllarda kesişti. Duvarlarda fotoğrafları olan adamlar idman yapıyorlardı salonda. Salona kaydolduğumda çekmeceden a5 ebatında, fotokopiyle çoğaltılmış bir idman programını elime tutuşturmuşlardı. Bunları yapınca Arnold mu olacaktık yâni? Olamadık tabi.
Nihayetinde spor salonu kardeşim, neden yazıyorsun, dersen, haklısın. Ama üzerinden 20 seneden fazla geçmesine ve nice salon görmeme rağmen o havayı başka bir yerde alamamış olmamdan kaynaklı olabilir.