2016 senesinden bu yana düzenli not tutmaya çalışıyorum. Zaman zaman ihmal etsem de kağıda, kaleme ve mürekkebe uzak düşmemek için elimden geldiğince çabalıyorum.
Bu noktada, “çaba”nın üzerinde duralım. Çalışmak, çabalamak, hatta cehdetmek, cehdeylemek. Hangi kelimeyi kullanırsak kullanalım, fakat zor bir işte gayretle çalıştığımızın, ısrar ettiğimizin altını çizmiş olalım.
Cidden zor iş. Günbegün yazabilen, kişisel tarihini, his dünyasını, içsel kavgalarını, inişlerini, çıkışlarını kalemin ucuna getirebilen insanlara saygı duymamak elde değil.
Günlük not tutabilme bahsini başka bir vakit açmak üzere noktalayayım ve notlarıma 2016 senesinden bu yana eşlik eden Ece ajandasından mevzu açayım. Evvelkileri bir kenara bırakalım ama son iki yıldır kullandığım günlük ajandadan bahsedeyim.
Ece’nin Marmaris serisi ajandası elimin altında. Daha çok ham notlar tutmama, bunun yanısıra günlük çalışmalarımı organize etmeme yardımcı oluyor. Kıvrılabilen kapağa ve enine doğru kapama lastiğine sahip olması oldukça şık bir ürün ortaya çıkması için yetiyor da artıyor bile. A5 boyutlara sahip olması da her yere, biraz zorlasak ceket cebine dahi sığmasını sağlıyor. Ki ceket seçerken cebine kitap sığıyor mu diye bakanlardanız. (Ne beylik cümle, değil mi? İşin aslına bakacak olursak, hanım neye güzel derse onu almaktayız.)
Hadi bir kenara bırakıp böyle çalımlı cümleleri, ajandanın sayfaları arasında dolaşalım.
Her sayfa on altı satır çizgisi barındırıyor. Üst alanda tarih ve önemli olaylar görülüyor. 17 Mayıs tarihli sayfayı açarsanız misâl, tarih yazısının altında “Gül Mevsiminin Başlangıcı” yazdığını görebilirsiniz. Önemli bir gün zira. Gül, güzeldir. Hadi bir gül beyti iliştirelim yeri gelmişken: “Gül gül dedi bülbül güle gül gülmedi gitti / Bülbül güle gül bülbüle yâr olmadı gitti.” Bir tane de Fitnat merhûmdan: “Yâr içün ağyâre minnet ettiğim ayb eylemen / Bâğbân bir gül için bin hâre hizmetkâr olur.” söyleyelim.
Bu sene ajandayı kırmızı kapaklı aldığımdan mıdır gül bahsini açışım?
Devam edelim…
Ay sonlarına bazen bir bazen iki sayfa not bölümü ayrılmış. Yıllık plan, günlük sayfalar ve sonunda da telefon rehberi için ayrılmış alanlar var.
Mehmet Sadık Kağıtçı merhumun 1910’da temelini attığı şirket zaman zaman kötü haberlerle anılsa da varlığını sürdürüyor. Bizler; şahsi tarihini evlatlarına, torunlarına hatıra bırakmak isteyenler, sonunda belki de eskiciye üç otuz paraya satılacağını bile bile defterlere not tutanlar için nice uzun ömürleri olsun dileklerinden başka söyleyecek bir şey yok. Şirket dedikoduları mevzumuz değil.
Kötü yanı yok mu ajandanın? Var elbet. Hemen söyleyeyim… Dolma kalem dostu bir kağıdı yok. İnce ve kuru yazan kalemler sıkıntı yaratmıyor ancak biraz olsun ıslak yazıyorsa kaleminiz, mürekkebin sayfaya kılcal kılcal yayılışını, arka sayfayı da yazılmaz hale getirişini görebilirsiniz. Ben de roller kalem ile kullanmaya gayret ediyorum bu sebepten.
Son söz yerine: Teknolojinin her aracına aşinayız amma gönlümüz kalemden, kağıttan ve mürekkepten yana.