Bir sabah İzmit’ten yola çıkıp da “bakalım yol beni nereye götürecek,” diyerek vardığım ve ilk kez gördüğüm şehirdi Eskişehir. Kısa günün sonunda hatırımda içinden nehir geçen şehir olarak yer eden bir şehir.

     İlkbahardı. Güneş vardı ama soğuktu. İç anadoluya özgü bir durum olsa gerek. Gölgede üşür, güneşe çıktığında ısınırsın. Temkinli olmak şart. Soğuğa delikanlılık sökmez, demişler.

     O gün sadece şehri ikiye bölen Porsuk Nehri’nin kıyısında yürüdüm. Çay içtim. Bir yere oturup menemen yedim. Ama nehirden hiç kopmadım. Gondol ve teknelerle nehirde turlayanları seyrettim fakat binmedim. Oldum olası suyun içinde değil de kenarında olmayı sevmişimdir.

     Şehre ısındım ama sebebini de anlayamadım. Ankara gibi.

-Ne çok ama, fakat ve şehir geçen cümleler kurdum!-

     Vakit ikindiyi geçiyorken bir daha kim bilir ne vakit yolum düşer, diyerek ayrıldım Eskişehir’den ve İzmit’e döndüm.

     Yıllar sonra bir vakit eşimle beraber gitmek nasip oldu Eskişehir’e. Eşimin çalıştığı Kartepe MTAL’nin gezi ekibiyle gittik. Şehri tanıtan, yıllar evvel bende yer etmiş Porsuk Nehri’nin etrafında yeniden yürümeme fırsat sağlayan bir gezi oldu. Paket turları sevmem ama bu bize özgü, biz bize bir gezi oldu.

     Yine buluştuk Porsuk Nehri ile.

     Porsuk’un bir tarafı Odunpazarı, diğer tarafı Tepebaşı. Bir nehir şehrin kimliğini, karakterini, kültürünü ve yerleşimini ne kadar etkiliyor, şahit olduk.

     …

     Odunpazarı Evlerini gördük, cam işleme atölyesini de. Balmumu müzesini, tarihi camileri… Vaktimiz yettiğinde gördük, biriktirdik. Çok okuyan mı yoksa çok gezen mi? Yoksa yol arkadaşı hayat arkadaşı olan mı keyif alır seyahatten, hayattan? Derdimiz bilmekten çok biriktirmek. Dallarımıza konacak anıların peşine düştük.

     Tadını damağımızda bırakan ise çi börek oldu. Porsuk Nehri’nin kenarında, Murat hocanın önerdiği yerde hep beraber oturduk. Ne güzel bir nimetmiş ve ben bu yaşıma kadar mahrum kalmışım!

     Vakit dar… Murat Hocanın planlamasıyla birçok yeri sindire sindire gezdik. Sonrası… Yolcu yolunda gerek.

     İçinden nehir geçen şehre veda ettik. Çok zaman geçmeden de Murat hocaya… Murat Teker hocamız, meslektaşımız koronaya yenildi. Şimdi eski fotoğraflara bakıyor, yâd ediyoruz; şu fotoğrafı Murat hocayla çekilmiştik, şu fotoğrafı da Murat hoca çekmişti…

     Rahmet olsun…

     Bir kez daha yolumun düşmesini istediğim bir şehir, Eskişehir. Ortasından nehir geçen, çay geçen şehirler az. Bir de Kastamonu var bildiğim ve uzun zaman yaşadığım. Başka bir yazıda da ‘çayboyu’nu yazarım.

Related Posts

2 Responses

Leave a Reply